- Katılım
- Ocak 22, 2025
- Mesajlar
- 263,385
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 36
Haklı bir soru bu. İnkâr ehli olsaydım ben de bu soruyu sorar ve ebedi cehennem fikrine karşı çıkardım. Konunun anlaşılması için yaslanacağım kavram inkâr ehlinin Kuran'da zalim olarak tanımlanması olacaktır. Örneğin Bakara Suresi 154. Ayette 'velkâfirûne humuzzâlimûn' der Yaratıcı. Yani, 'Kafirler, zalimlerin ta kendileridir.' Yine meşhur bir ayet de ''inneşşirke lezulmun 'azîm' yani 'Şirk büyük bir zulümdür' diyerek, inkârcılığın ve şirkin bir zulüm olduğunu, inkâr ehlinin ve şirk ehlinin de zalim olduğunu ifade eder.
Şirk ve inkâr kâinatta olan olayları Mutlak Varlık dışında sebeplerle açıklama biçimidir. Şirk birden fazla Yaratıcı demek değildir. Varlık aleminde var olan bir şeyin varlığını yine kâinat içinde bir nedene bağlayarak izah etmektir. Sonsuz özelliklere sahip Yaratıcı'nın kurduğu düzenin içinde O'nun iradesi ile vücut bulduğu, var olduğu görülmezse orada şirk vardır.
İnkâr ve şirk neden azim, büyük bir zulümdür. 'Şirk öyle bir cürümdür ki her bir mahlukun hakkına ve şerefine ve haysiyetine bir tecavüzdür. Ancak onu cehennem temizler' diyen Nursi yine küfür için de 'küfür hadsiz hukuka bir tecavüzdür; elbette hadsiz bir cinayettir,' diyerek şirk ve küfrün zulüm olduğunu ifade eder. Peki küfür ve şirk neden zulümdür? Burada işlenen cinayet, haksızlık nedir?
Psikiyatri literatürü iki türlü şiddetten söz eder. Birincisi fiziksel şiddettir. Bir insanı dövmek, işkence etmek, fiziksel varlığının bütünlüğünü bozacak davranışlar bu gruba girer. Mesela çocukluğunda sürekli dövülen bir çocuk fiziksel şiddete maruz kalmıştır. İkinci şiddette emosyonel/duygusal şiddettir. Birini aşağılamak, tahkir etmek, yok saymak, değersiz hissettirmek, sevgisiz ve ilgisiz bırakmak bu guruba girer.
Psikiyatrik araştırmalar fiziksel şiddet ile duygusal şiddet karşılaştırıldığında duygusal şiddetin çok daha fazla tahripkâr olduğunu göstermektedir. Çocukluğunda sürekli aşağılanan, işe yaramaz hissettirilen, güven duygusu tahrip edilen, sürekli değersizsin mesajı verilen kişilerin iç dünyaları tahrip olur, varlıklarının değeri ile ilgili sorun yaşarlar, içsel bütünlük hissi kaybolmuştur.
İşte şirk ve küfrün hem kendi varlığına hem de kâinattaki varlıklara yönelik tavrı, 'ontolojik cinayettir'. 'Küfür, mevcudatın kıymetini iskat vemânâsızlıkla İtham ettiğinden, bütün kâinata karşı bir tahkir ve mevcudat âyinelerinde cilve-i Esmâyı inkâr olduğundan, bütün esmâ-i İlâhiyeye karşı bir tezyif ve mevcudatın vahdâniyete olan şehadetlerini reddettiğinden, bütün mahlûkata karşı bir tekzip olduğundan,' diyerek ontolojik cinayete dikkat çeker.
Her varlık sonsuz değerini Mutlak Varlık'ın eseri, sanatı olması hakikatinden alır. Her varlık Mutlak Varlık'ın ayetidir, O'nun sonsuz sanatlı eseridir. Küfür ve şirk varlıklarla Mutlak Varlık arasındaki bu bağı keser, yok eder. Varlıklar sonsuz değersiz nesnelere dönüşür. Varlar ve yoklar, varlar ve hiç olacaklar makamına sükût ederler. Varlıkların anlamı yoktur, hayatın anlamı anlamsızlığıdır. Varlıkların anlamı var olmalarıdır, ötesinde bir gaye yoktur. Veya en fazla insanın nefsine yarar sağladığı kısmı ile sınırlıdır varlıkların anlamı. Elma elmadır, yenilir, bedende parçalara ayrılır, yok olur gider. Varlıklar küfür ve şirk bakış açısıyla Yaratıcı'dan bağının koparılıp varlıkları başka biçimlerde açıklanır ve değersizleştirilir, tahkir edilir. Bu Nursi'ye göre sonsuz cinayettir, sonsuz zulümdür.
İkinci bir cinayet de varlıklarda tecelli eden O'nun sonsuz isimlerine işlenir: 'Hem bir zulm-ü azîmdir ki, umum mahlûkatın ve bütün esmâ-i İlâhiyenin hukukuna bir tecavüzdür' Küfür ve şirk, tecelli eden sonsuz isimleri de yok sayar, inkâr eder. Mesela bir çiçek varlığının anlamını O'nun sanat eseri olmakla ve mesela O'nun Cemal isminin tecellisine mazhar olmaktan alır. 'Çiçek güzel yaratılmıştır' yerine 'Çiçek güzeldir' demek çiçeğe hakarettir. Çünkü güzelliğin sahibi kendisi değildir, güzellik onda tecelli eder, güzellik çiçeğin zatında yaratılır. Çiçeğe güzel diyerek yaratılmışlığını yok saymak ona yüklenen bir yüktür, sahip olmadığını sahipmiş gibi göstermektir. Ayrıca Cemal isminin de çiçekteki tecellisi yok sayılmakta, görmezlikten gelinmekte, hakikati ve varlığı inkâr edilmektedir.
İşte haşirde sayısız varlık, küfür ve şirk ehlinden haklarının alınmasını isteyecektir. Kâinattaki her varlık maruz kaldığı hukuksuzluğun, uğradıkları ontolojik cinayetin hesabının sorulmasını isteyeceklerdir. Yine sonsuz esma da varlıklarının inkârının, yok sayılmalarının hesabını talep edeceklerdir. Ortaya sınırlı bir dünyada işlenmiş sonsuz bir zulüm çıkacak ve sonsuz zulümün de cezası elbette sonsuz ceza olacaktır.
'Ben hayatımda tek bir ağaca zarar vermedim' diyen bir inkâr ve şirk ehli, bir ağaca zarar vermemenin mükafatını elbette alacaktır. Ama ağaç, ''fiziksel olarak evet bana zarar vermedin ama benim varlığımı yok saydın, benim sonsuz anlamımı katlettin, beni sonsuz değerliyken alelâde bir ağaç mertebesine indirdin, benim Mutlak Varlıkla bağımı kestin, senden bu yüzden şikayetçiyim,'' diyecektir.
Cehennem de cennet gibi Mutlak Varlık'ın insana ve kâinattaki mahlukatına verdiği sonsuz değerin göstergesidir. Yarattığı varlıklara o kadar önemsiyor ki, onların zerre kadar fiziksel ya da ontolojik haksızlığa maruz kalmasına mutlak adaleti müsaade etmiyor ve gasp edilen haklarının hesabını soruyor. Cehennem dahi O'nun sonsuz merhametindendir bu yüzden.
Şirk ve inkâr kâinatta olan olayları Mutlak Varlık dışında sebeplerle açıklama biçimidir. Şirk birden fazla Yaratıcı demek değildir. Varlık aleminde var olan bir şeyin varlığını yine kâinat içinde bir nedene bağlayarak izah etmektir. Sonsuz özelliklere sahip Yaratıcı'nın kurduğu düzenin içinde O'nun iradesi ile vücut bulduğu, var olduğu görülmezse orada şirk vardır.
İnkâr ve şirk neden azim, büyük bir zulümdür. 'Şirk öyle bir cürümdür ki her bir mahlukun hakkına ve şerefine ve haysiyetine bir tecavüzdür. Ancak onu cehennem temizler' diyen Nursi yine küfür için de 'küfür hadsiz hukuka bir tecavüzdür; elbette hadsiz bir cinayettir,' diyerek şirk ve küfrün zulüm olduğunu ifade eder. Peki küfür ve şirk neden zulümdür? Burada işlenen cinayet, haksızlık nedir?
Psikiyatri literatürü iki türlü şiddetten söz eder. Birincisi fiziksel şiddettir. Bir insanı dövmek, işkence etmek, fiziksel varlığının bütünlüğünü bozacak davranışlar bu gruba girer. Mesela çocukluğunda sürekli dövülen bir çocuk fiziksel şiddete maruz kalmıştır. İkinci şiddette emosyonel/duygusal şiddettir. Birini aşağılamak, tahkir etmek, yok saymak, değersiz hissettirmek, sevgisiz ve ilgisiz bırakmak bu guruba girer.
Psikiyatrik araştırmalar fiziksel şiddet ile duygusal şiddet karşılaştırıldığında duygusal şiddetin çok daha fazla tahripkâr olduğunu göstermektedir. Çocukluğunda sürekli aşağılanan, işe yaramaz hissettirilen, güven duygusu tahrip edilen, sürekli değersizsin mesajı verilen kişilerin iç dünyaları tahrip olur, varlıklarının değeri ile ilgili sorun yaşarlar, içsel bütünlük hissi kaybolmuştur.
İşte şirk ve küfrün hem kendi varlığına hem de kâinattaki varlıklara yönelik tavrı, 'ontolojik cinayettir'. 'Küfür, mevcudatın kıymetini iskat vemânâsızlıkla İtham ettiğinden, bütün kâinata karşı bir tahkir ve mevcudat âyinelerinde cilve-i Esmâyı inkâr olduğundan, bütün esmâ-i İlâhiyeye karşı bir tezyif ve mevcudatın vahdâniyete olan şehadetlerini reddettiğinden, bütün mahlûkata karşı bir tekzip olduğundan,' diyerek ontolojik cinayete dikkat çeker.
Her varlık sonsuz değerini Mutlak Varlık'ın eseri, sanatı olması hakikatinden alır. Her varlık Mutlak Varlık'ın ayetidir, O'nun sonsuz sanatlı eseridir. Küfür ve şirk varlıklarla Mutlak Varlık arasındaki bu bağı keser, yok eder. Varlıklar sonsuz değersiz nesnelere dönüşür. Varlar ve yoklar, varlar ve hiç olacaklar makamına sükût ederler. Varlıkların anlamı yoktur, hayatın anlamı anlamsızlığıdır. Varlıkların anlamı var olmalarıdır, ötesinde bir gaye yoktur. Veya en fazla insanın nefsine yarar sağladığı kısmı ile sınırlıdır varlıkların anlamı. Elma elmadır, yenilir, bedende parçalara ayrılır, yok olur gider. Varlıklar küfür ve şirk bakış açısıyla Yaratıcı'dan bağının koparılıp varlıkları başka biçimlerde açıklanır ve değersizleştirilir, tahkir edilir. Bu Nursi'ye göre sonsuz cinayettir, sonsuz zulümdür.
İkinci bir cinayet de varlıklarda tecelli eden O'nun sonsuz isimlerine işlenir: 'Hem bir zulm-ü azîmdir ki, umum mahlûkatın ve bütün esmâ-i İlâhiyenin hukukuna bir tecavüzdür' Küfür ve şirk, tecelli eden sonsuz isimleri de yok sayar, inkâr eder. Mesela bir çiçek varlığının anlamını O'nun sanat eseri olmakla ve mesela O'nun Cemal isminin tecellisine mazhar olmaktan alır. 'Çiçek güzel yaratılmıştır' yerine 'Çiçek güzeldir' demek çiçeğe hakarettir. Çünkü güzelliğin sahibi kendisi değildir, güzellik onda tecelli eder, güzellik çiçeğin zatında yaratılır. Çiçeğe güzel diyerek yaratılmışlığını yok saymak ona yüklenen bir yüktür, sahip olmadığını sahipmiş gibi göstermektir. Ayrıca Cemal isminin de çiçekteki tecellisi yok sayılmakta, görmezlikten gelinmekte, hakikati ve varlığı inkâr edilmektedir.
İşte haşirde sayısız varlık, küfür ve şirk ehlinden haklarının alınmasını isteyecektir. Kâinattaki her varlık maruz kaldığı hukuksuzluğun, uğradıkları ontolojik cinayetin hesabının sorulmasını isteyeceklerdir. Yine sonsuz esma da varlıklarının inkârının, yok sayılmalarının hesabını talep edeceklerdir. Ortaya sınırlı bir dünyada işlenmiş sonsuz bir zulüm çıkacak ve sonsuz zulümün de cezası elbette sonsuz ceza olacaktır.
'Ben hayatımda tek bir ağaca zarar vermedim' diyen bir inkâr ve şirk ehli, bir ağaca zarar vermemenin mükafatını elbette alacaktır. Ama ağaç, ''fiziksel olarak evet bana zarar vermedin ama benim varlığımı yok saydın, benim sonsuz anlamımı katlettin, beni sonsuz değerliyken alelâde bir ağaç mertebesine indirdin, benim Mutlak Varlıkla bağımı kestin, senden bu yüzden şikayetçiyim,'' diyecektir.
Cehennem de cennet gibi Mutlak Varlık'ın insana ve kâinattaki mahlukatına verdiği sonsuz değerin göstergesidir. Yarattığı varlıklara o kadar önemsiyor ki, onların zerre kadar fiziksel ya da ontolojik haksızlığa maruz kalmasına mutlak adaleti müsaade etmiyor ve gasp edilen haklarının hesabını soruyor. Cehennem dahi O'nun sonsuz merhametindendir bu yüzden.