- Katılım
- Ocak 22, 2025
- Mesajlar
- 236,301
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 36
5 Kasım Salı günü ABD'de yapılan Başkanlık seçimi bütün dünyada yakından takip edildi. Cumhuriyetçi aday Trump'ın büyük farkla kazandığı seçim, globalci kapitalist sermayenin yenilgisi olarak yorumlandı.
Seçimler sonrası ABD yönetimi nasıl şekillenecek? Ukrayna-Rusya savaşını bitireceğini vaat eden Trump sözünü tutabilecek mi? İnsanlık, siyonist israilin sürdürdüğü soykırımları daha ne kadar seyredecek? Bunlar cevabı aranan can alıcı sorular olarak önümüzde duruyor.
Dış politikanın oluşturulup yürütülmesinde başkana en önemli katkıları sağlayacak dışişleri ve savunma bakanları ile güvenlik danışmanı, CIA direktörü ve BM daimi temsilcisi olacak isimlerin özgeçmişleri detayları ile kamuoyuna yansımaya başladı. Trump'ın dünyayı az da olsa ümitlendiren savaşları durdurma ile ilgili söyleminin ne kadar gerçekçi olacağı merakla bekleniyor.
ABD'nin eski yeni yönetiminin dış politikada atacağı adımların merakla beklendiği yerlerden birisi de Balkanlar. Trump ilk başkanlığının son yılında, Eylül ayında Sırbistan ve Kosova yönetimlerini Wasington'da bir masaya oturtmuş ve diplomatik geleneklere aykırı olarak bazı anlaşmalar imzalatmıştı. Bunların arasında Kosova'nın israili tanıması maddesini hatırlıyoruz.
Sırbistan'a ise israil büyükelçiliğini Kudüs'e taşıması yani Kudüs'ü israilin başşehri olarak kabul etmesi dikte edilmişti. Ancak 2020 yılındaki seçimleri kazanamayan Trump'ın bu hamleleri sahipsiz kalmış, unutulup gitmişti.
ABD'nin demokrat yönetimi 4 sene boyunca Ortadoğu ve Balkanlar gibi bölgelerdeki kronik sorunları çözemedi. Tam aksine Ukrayna ile Rusya arasında kanlı bir savaş tezgahladı ve Pasifikte Çin-Tayvan arasındaki gerilimi kışkırtmaya devam etti. ABD, dünya barışına sahip çıkacağı yerde tam aksini yaptı. Ukrayna ile Rusya'yı çatıştırarak Avrupa barışını da tehlikeye attı.
ABD seçimleri öncesi hazırlık yaparak Trump'a yatırım yapan yegâne Balkan ülkesi Sırbistan oldu. Birinci ve ikinci dünya savaşları boyunca galiplerle müttefik olan Sırbistan bu geleneği devam ettiriyor. 5 Kasım'daki seçimden iki yıl önce Trump'ın aile çevresi ile işbirliği yolları bulan Sırp yetkililer, o dönem Trump'a yakınlığı ile tanınan ABD'li diplomat Richard Grenell üzerinden Trump ile yakınlaşma yolunu buldu.
1999 yılında NATO'nun Sırbistan'a yönelik bombardımanında harap olan savunma bakanlığı ve genelkurmayın bulunduğu tarihi binanın kullanım imtiyazı, Trump'ın damadı Jared Kushner'e 99 yıllığına verildi. Jared Kushner'in söz konusu yerde lüks otel, alış-veriş merkezi gibi büyük yatırımlar yapacağı konuşuluyor.
Sırbistan'ın ABD'nin yeni seçilmiş başkanı ile bu derece yakınlaşmasının faydaları yanında ABD'nin rakibi ülkelerle olan ilişkilerine olumsuz yansıma ihtimalini de görmezden gelemeyiz. Mesela Rusya ve Çin ile iyi ilişkiler sürdürmeye çalışan Belgrad'a, Trump yönetiminin iyimser bir gözle bakması beklenemez.
Geçen ay Kazan'da yapılan BRİCS zirvesine davetli olduğu halde gitmeyen Sırbistan Cumhurbaşkanı Vuçiç'in, Putin'i kızdırdığını biliyoruz. Dünyanın birbirine rakip büyük güçleriyle aynı anda yol yürümeye çalışan Sırbistan, AB ile 10 yıldan beri sürdürdüğü tam üyelik müzakerelerinde yerinde saymaya devam ediyor.
Sırbistan'ın ve bölgenin en ciddi problemi olan Sırbistan-Kosova ilişkileri konusunda ABD ile tamamen farklı politikaları savunan Sırbistan'ın, Trump yönetimi ile nasıl yürüyeceğini bekleyip göreceğiz. Kosova'yı bağımsız devlet haline getiren ABD ile Kosova'nın bağımsızlığını yok etmeye çalışan Sırbistan arasındaki ilişkilerin yeni Trump yönetimiyle nasıl bir seyir izleyeceği de merakla bekleniyor.
Abone olmak için: www.birlikte.com.tr/gercek-hay...
Seçimler sonrası ABD yönetimi nasıl şekillenecek? Ukrayna-Rusya savaşını bitireceğini vaat eden Trump sözünü tutabilecek mi? İnsanlık, siyonist israilin sürdürdüğü soykırımları daha ne kadar seyredecek? Bunlar cevabı aranan can alıcı sorular olarak önümüzde duruyor.
Dış politikanın oluşturulup yürütülmesinde başkana en önemli katkıları sağlayacak dışişleri ve savunma bakanları ile güvenlik danışmanı, CIA direktörü ve BM daimi temsilcisi olacak isimlerin özgeçmişleri detayları ile kamuoyuna yansımaya başladı. Trump'ın dünyayı az da olsa ümitlendiren savaşları durdurma ile ilgili söyleminin ne kadar gerçekçi olacağı merakla bekleniyor.
ABD'nin eski yeni yönetiminin dış politikada atacağı adımların merakla beklendiği yerlerden birisi de Balkanlar. Trump ilk başkanlığının son yılında, Eylül ayında Sırbistan ve Kosova yönetimlerini Wasington'da bir masaya oturtmuş ve diplomatik geleneklere aykırı olarak bazı anlaşmalar imzalatmıştı. Bunların arasında Kosova'nın israili tanıması maddesini hatırlıyoruz.
Sırbistan'a ise israil büyükelçiliğini Kudüs'e taşıması yani Kudüs'ü israilin başşehri olarak kabul etmesi dikte edilmişti. Ancak 2020 yılındaki seçimleri kazanamayan Trump'ın bu hamleleri sahipsiz kalmış, unutulup gitmişti.
ABD'nin demokrat yönetimi 4 sene boyunca Ortadoğu ve Balkanlar gibi bölgelerdeki kronik sorunları çözemedi. Tam aksine Ukrayna ile Rusya arasında kanlı bir savaş tezgahladı ve Pasifikte Çin-Tayvan arasındaki gerilimi kışkırtmaya devam etti. ABD, dünya barışına sahip çıkacağı yerde tam aksini yaptı. Ukrayna ile Rusya'yı çatıştırarak Avrupa barışını da tehlikeye attı.
Balkanlar sabırsızlıkla bekliyor
ABD seçimleri öncesi hazırlık yaparak Trump'a yatırım yapan yegâne Balkan ülkesi Sırbistan oldu. Birinci ve ikinci dünya savaşları boyunca galiplerle müttefik olan Sırbistan bu geleneği devam ettiriyor. 5 Kasım'daki seçimden iki yıl önce Trump'ın aile çevresi ile işbirliği yolları bulan Sırp yetkililer, o dönem Trump'a yakınlığı ile tanınan ABD'li diplomat Richard Grenell üzerinden Trump ile yakınlaşma yolunu buldu.
1999 yılında NATO'nun Sırbistan'a yönelik bombardımanında harap olan savunma bakanlığı ve genelkurmayın bulunduğu tarihi binanın kullanım imtiyazı, Trump'ın damadı Jared Kushner'e 99 yıllığına verildi. Jared Kushner'in söz konusu yerde lüks otel, alış-veriş merkezi gibi büyük yatırımlar yapacağı konuşuluyor.
Sırbistan'ın ABD'nin yeni seçilmiş başkanı ile bu derece yakınlaşmasının faydaları yanında ABD'nin rakibi ülkelerle olan ilişkilerine olumsuz yansıma ihtimalini de görmezden gelemeyiz. Mesela Rusya ve Çin ile iyi ilişkiler sürdürmeye çalışan Belgrad'a, Trump yönetiminin iyimser bir gözle bakması beklenemez.
Geçen ay Kazan'da yapılan BRİCS zirvesine davetli olduğu halde gitmeyen Sırbistan Cumhurbaşkanı Vuçiç'in, Putin'i kızdırdığını biliyoruz. Dünyanın birbirine rakip büyük güçleriyle aynı anda yol yürümeye çalışan Sırbistan, AB ile 10 yıldan beri sürdürdüğü tam üyelik müzakerelerinde yerinde saymaya devam ediyor.
Sırbistan'ın ve bölgenin en ciddi problemi olan Sırbistan-Kosova ilişkileri konusunda ABD ile tamamen farklı politikaları savunan Sırbistan'ın, Trump yönetimi ile nasıl yürüyeceğini bekleyip göreceğiz. Kosova'yı bağımsız devlet haline getiren ABD ile Kosova'nın bağımsızlığını yok etmeye çalışan Sırbistan arasındaki ilişkilerin yeni Trump yönetimiyle nasıl bir seyir izleyeceği de merakla bekleniyor.
- Seçim yorgunu Bulgaristan nereye gidiyor ?
- 27 Ekim Pazar günü Bulgaristan son 2.5 senede yedinci defa sandık başına gitti. Birinci parti olan GERB hariç partilerin aldıkları oylarda ciddi değişiklikler oldu. En büyük değişim, Türklerin partisi olarak tanınan Hak ve Özgürlük hareketi partisinde yaşandı.
- 9 Haziran seçimlerinde GERB'den sonra 39 milletvekili çıkarıp ikinci olan HÖH dördüncü sıraya düştü. O seçimden ikinci parti olarak çıkıp ciddi bir siyasi güç kazanan HÖH'ün hükümete girmeyerek tarihi bir hata işlediğini ve büyük tepkiler aldığını biliyoruz.
- HÖH'ü bu yanlışa sürükleyen kişinin Ahmet Doğan olduğu da biliniyor. Bu sebeple HÖH, 27 Ekim seçimlerine Ahmet Doğan olmadan girdi. Önceki seçimde 39 olan milletvekili sayısı 30'a düştü. Siyasi yorumcular bu düşüşün önemli olmadığını ama artık HÖH'ün Ahmet Doğan'ın vesayetinden ve yanlış yönlendirmelerinden kurtulması gerektiğini ifade ediyorlar.
- Bütün seçimlerden birinci parti olarak çıkan merkez sağ muhafazakar GERB olmadan, hükümet kurmanın mümkün olamayacağı konuşuluyor. Fakat defalarca tekrarlanan seçimlerden sonra GERB, hükümet olma sorumluluğundan kaçarak defalarca ülkeyi seçimden seçime sürüklemeye devam ediyor.
- Bazı siyasi yorumcular ise GERB'in bu sefer de hükümet kurmaması halinde parçalanabileceğini dile getiriyorlar. Uzun yıllar başbakanlık yapmış olan GERB genel başkanı Boyko Borisov'un küçük partileri ikna ederek yeni bir hükümet kurması bekleniyor. Bu olmazsa Bulgaristan önümüzdeki yılın Mart veya Nisan ayında yeni bir seçim daha yapmak zorunda kalacak. Yeni bir seçim ülkedeki krizin derinleşmesi mânâsını taşıyor.
- Yüzde 4 olan ülke barajını geçen partilerin sayısı bu seçimde 9 oldu. Barajı geçen partilerin sayısı arttıkça koalisyon kurmanın zorlaştığını biliyoruz. Bu kadar çok parti ile uğraşmak zorunda kalan Boyko Borisov'un işi, bu kez 9 Haziran'daki seçimlere nazaran çok daha zor görünüyor.
- STK'lar hükümet krizine nasıl bakıyor?
- Bir önceki sayımızda Bulgaristan'daki hükümet krizi ile birlikte orada yaşayan Türklerin problemlerine değinmiştik. Ancak tüm Balkanlarda olduğu gibi Bulgaristan'da yaşayan Türklerin ve Müslümanların mâruz kaldığı zorlukların da tarihi bir derinliği var. Osmanlı idaresinin bölgeden çekilmesiyle birlikte Anadolu'ya doğru devam eden 1.5 asırlık bir göç hikâyesi mevcut. 1989 yılında tek parti komünist rejimi ülkede baş gösteren krizi gözlerden kaçırmak için 370 bin Türkü ülkeden sürgün etmişti.
- Ancak Bulgaristan'da yaşayan Müslüman Türklerin ve Pomaklardan oluşan Müslüman Bulgaristan vatandaşlarının mâruz kaldıkları zulümler sona ermedi hatta arttı demek daha doğru olur. 2009 yılında AB tam üyeliğine alınan Bulgaristan'da insan hakları uygulamalarında gözle görülür bir iyileşme olmadı.
- Yüzde 15 civarında Müslüman Türk'ün yaşadığı Bulgaristan'da ana dilde öğretim-eğitim problemi 34 yıldır çözüm bekliyor. Türkleri temsil ettiği iddiası ile yıllardır oy toplayan HÖH, gerek hükümette gerek muhalefette yer aldığı zamanlarda Türklerin hiçbir problemine çözüm getirmedi. Her seçim kampanyasında verilen vaatler asla yerine getirilmedi.
- Türkiye için büyük kayıp
- Türkiye'de yaşayan 250 bin civarında seçme ve seçilme hakkına sahip Bulgaristan vatandaşı olduğunu bir kere daha hatırlarsak bunun ne kadar büyük bir siyasi güç olduğunu takdirlerinize arz ediyorum. Ancak bu siyasi güç şimdiye kadar neden kullanılmadı sorusunu sormanın zamanı geldi.
-
- Türkiye'de yaşayan bu kadar çok sayıdaki soydaşımızın seçme ve seçilme haklarını kullanmaması hem kendileri hem de Türkiye için büyük bir kayıptır. Bu haklarımızı kullanmanın yolunu daha fazla gecikmeden arayıp bulmalıyız.
- Mesela Türkiye'de yaşayan soydaşlarımızdan bir veya birkaç kişi seçilme hakkını neden hiç kullanmaz? Bunu anlamak mümkün değil. Her seçimde oyları alıp giden partiler neden Türkiye'de yaşayan bir kişiyi Bulgaristan Parlamentosuna aday göstermez? Bu iş için Türkiye'deki özellikle BAL-GÖÇ ve Rumeli Türk dernekleri gibi sivil toplum kuruluşları bir an önce harekete geçmelidir.
- Tarihî Osmanlı eseri Yeni Cami müzeye çevrildi
- Manastır'daki Türk-İslam eserlerinin baş yapıtlarından biri olan Yeni Cami müzeye dönüştürüldü. 16. asırda inşa edilen ve Yeni Cami olarak bilinen tarihi Osmanlı eserinin birkaç gün önce Hırıstiyan-Müslüman Kültür Müzesi olarak açılışı yapıldı. Bu yanlış karar, Kuzey Makedonya İslam Birliği ile çok sayıdaki kişi ve kuruluşun tepkisini çekti.
Abone olmak için: www.birlikte.com.tr/gercek-hay...