Betnano Giriş, Betnano Güncel, Betnano Güncel Adresi, Betnano Giriş Adresi, Betnano Girişi, Betnano Güncel Sitesi, Betnano Güncel Linki, Betnano Yeni Adresi, Betnano Giriş Linki, Betnano Resmi Sitesi, Betnano Yeni Giriş, Betnano Kesintisiz Giriş, Betnano 2025 Güncel Adresi, Betnano Hızlı Giriş, Betnano Online Giriş, Betnano Mobil Giriş, Betnano Sorunsuz Giriş, Betnano Güncel Web Sitesi, Betnano En Son Adresi, Betnano Kayıt Ol, Betnano Üye Girişi

Şereha

Betnano

Administrator
Yönetici
Katılım
Ocak 22, 2025
Mesajlar
245,444
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Bilgin Koca Mirrih duvara yaslanıp güneşi izlerken düşündü ve kaderin cilvesi karşısında tebessüm etti. 'Baktirya'dan Helen diyarına uzanan koca imparatorluğun kaderi, benim ihtiyarlıktan yamulmuş ağzımdan dökülecek bir söze bağlı ha…' dedi.

İki büklüm olmuş belini ovaladı. Ağır adımlarla kehribar sarısı gözlerini yerden ayırmadan yürüdü, imparatorun huzuruna. İmparator, kavruk yüzünü Koca Mirrih'e yaklaştırırken ayalarıyla firuze tahtının köşelerinde ucalan arslan başlarını kavradı. 'Söyle Koca Mirrih.' dedi.

Bilgin gençliğinde soluduğu tüm yalazları bakışlarında derleyip, gür ve gurur dolu seda ile 'Müjde efendim, Zöhre yıldızı sizin burcunuza girdi, artık sefere çıkabilir ordu ve hiç şüphe yok ki zafer mutlak olarak sizindir.'

İmparator sürmeli gözlerini kısarak gülümsedi. Altın ve zümrütten yapılmış tacının altından omuzlarına dökülen uzun, kıvırcık saçlarını tımarladı.

'Müjdenin karşılığı olarak haremimde, güzelliğiyle nam salmış cariyemi sana veriyorum.' dedi, imparator.

Bilgin için önemli olan; imparatora müjdeyi verirken yaşadığı gururdu. Bu kocamışlığıyla güzel bir cariyeye sahip olmak, dişleri dökülen adama altın ceviz sunmak gibiydi. 'Hiç olmazsa dünyanın binbir derdini birlikte omuzlarız, haneme yaren olur.' diye geçirdi içinden.

Koca Mirrih, uzun müddet yıldızların ay etrafındaki rakslarını izledi. Yıldızlar ile beraber o da dans etti; ay ışığının altında köhne bedenini, ellerini ve ayaklarını gecenin ahengine uydurarak bu güzel günü kutladı.

Güneşin şehrin kubbelerine dökülmesiyle çıktı yola, önüne çıkan gül goncalarına dokuna dokuna haremin yoluna saptı. Somaki mermerle kaplı büyük avluda beklerken bir asker vardı yanına. Koca Mirrih ona durumu izah etti. Asker içeriye haber göndererek derhal cariyeyi hazırlamalarını söyledi.

'Öyle bir kız ki bu Şereha, bir kez yüzüne bakan kişi bundan sonra ölene kadar kör yaşasa da gam yemez, talihli adamsın Koca Mirrih.' dedi, askerlerin kıdemlisi. Diğer asker; 'Fakat bilesin ki güzelliğiyle nam saldığı kadar, cefasıyla, nazıyla da namlıdır bu güzel, yüzünü kim gördüyse o vakit diz çöküp yalvardı, bir kez daha bakması için, bakmadı Şereha.'

Bilgin, dün sarayda duymadığı bir heyecan dalgası hissetti kaburgasında. Kaftanının iç cebinden gümüş bir kutu çıkardı, titreyen elleriyle kat yaprağı sundu kendine. Kutu kapanırken etrafa saçılan çınlama sesine mukabil açıldı kapı...

Güneşe baktığı vakitler gözlerinin yaşarmasına alışıktı şüphesiz. Fakat bu kez yürüyen, ete kemiğe bürünmüş bir ateş vardı karşısında. Kız yaklaşıyordu. Koca Mirrih, gözlerinin nemini sakladı ama göğsü titredi.

Kızı yanına katıp evinin yolunu tuttu. Yol boyunca söze dokunmadılar. Nar kokuyordu bu kız, gözlerine gül ekilmiş olmalıydı.

'Güzelim' dedi, 'Güzelim. Yaradan'a imanım taştı, yüzüne bakarken. Evime hoş geldin. Bundan böyle burası senin yuvandır. Bana Koca Mirrih derler. İmparatorumuzun baş müneccimiyim. Altmış yıldır göğü izler dururum. Lakin seni görememişim orda. Cahilliğimi bağışla! Meğer sen göğden kayıp yere düşmüşsün, kim bilir belki bir mum doğurmuş seni, nar ağacı büyütmüş. Belki bülbülü derde, kana, gözyaşına beleyen gülmüşsün eskiden...'

Kız sustu. Fakat gözlerinin akında patlayan kabarcıklardan ihtiyarın söylediklerinin yansıması görülüyordu.

O günün üstünden aylar aktı. Şereha bu süre zarfında Koca Mirrih'e tek söz bile etmemişti.

Koca Mirrih, bir sabah usulca açtı kapısını kızın odasının. Onu pencereden dışarıyı izlerken buldu, yanına yanaştı. Şereha'nın yüzünü ellerinin arasına aldı.

'Bilirim, güzelliğinin namını, bütün âlem de bilir. Cefanın, nazının namını da öğrendim ve yine bilirim ki ün salmak seni hoşnut eder. Peki, şimdi söyle güzelim insafın da namı yok mudur senin geldiğin yerlerde. İnsaf ki en çok yakışandır sevilene… Tek kelime etmeyecek misin bana hâlâ? Hadi biraz insaf et de, bir de bunda namın olsun, tüm âlem senin insafının namını konuşsun.'

Şereha sustu yine, pencereden sızan ışık Şereha'nın ayaklarını aydınlıkta dizlerini gölgede bırakıyordu. Ertesi gün Koca Mirrih ona bir ayna aldı. 'Sana verilecek başka bir hediye bulamadım, en iyisi kendini izle bunda.' dedi. Kız yine tek söz etmedi. Koca Mirrih aynayı Şereha'nın başucuna koyduktan sonra, hüzne batmış olarak ayrıldı yanından.

Aylar böyle geçip gitti. Koca Mirrih altmış yıldır olduğu gibi evinin damına kurduğu rasathanesinde göğü izliyor, birtakım notlar alıyordu. İmparator seferden büyük bir zaferle dönmüştü, şehrin dört bir yanı bayram yeriydi. İmparator sarayına ayak basar basmaz müneccimbaşını görmek istedi. Koca Mirrih büyük heyecan içinde imparatorun huzuruna çıktı. İmparator onu veziri ilan etti. Zaten yaratılış itibariyle zayıf olan bedeni iyice çökmüştü bilginin. Aşkın oduna öyle tutulmuştu ki, çıkacak en naif yel onun bu güz yaprağı misali Şereha'nın dizlerinin dibine savursun istiyordu. Hal böyleyken vezir ilan dilmesi karşısında pek sevinmedi. Zira aklı ve ruhu Şereha ile doluydu. İmparatora şükranları sunup evinin yolunu tuttu; ama bir vezir olarak değil, tüm yıldızlara çobanlık yapan bîçare âşık olarak.

Şereha'yı odasında ona aldığı aynada kendini izlerken buldu. Usulca oradan ayrılıp rasathaneye girdi. Yıllardır uğraşmaktan büyük keyif aldığı ölçüm aletlerine ve diğer öteberiye baktı. Ama hiçbirine dokunmadı. Akabinde kütüphanesine uğradı, hiçbir kitabı yanına almaya eli gitmedi. Sonunda heybesine biraz yiyecek ve su koydu. Şereha'nın uyumasını bekleyip onun odasına girdi. Bitimsiz güzelliğini izledi. Kendisini çok yorgun hissediyordu Koca Mirrih; tüm yorgunluğunu geceye bahşetse hiç sabah olmazdı belki de…

Parmaklarını kızın saçlarına sürdü ve hiç olmazsa onun kokusuna sahip olmanın mutluluğuyla kapıyı çekip çıktı. Şehrin dışına doğru yürüdü. Ardında kubbeler, kuleler, evler kalmıştı. Ormana saptı, tepeyi tırmandı, bir nehri geçti. Böylece günler geçti. Bir sabahtan diğer sabaha kadar göğü izledi Koca Mirrih.

O gecenin kaç saat olduğunu müneccim olarak değil, aşk belasına tutulmuş bir âşık olarak hesap etti...
 
Üst